UEFA; Türkiye’ye geldi ve tipik bir Fransız diplomasisi izledi. İlk günlerini “sempatik” geçirdiği Türkiye ziyaretinde asıl söyleyeceğini son gün söyleyip gitti: “Cezaya siz karar verin ama bir ceza kararı verin. Kişilere ceza verirseniz bu karar bir şekilde kurumları da bağlar. Ne yazık ki kurallarımız böyle. Eğer sizden bir karar gelmezse, mecburen biz bir şeyler yapmak zorundayız” dediler.
Platini’nin fikirleri Ankara’dan İstanbul’a gelene kadar da hemen hiç değişmemiş. Üslup yumuşamış; tolerans aralığı genişlemiş o kadar. Türkiye’de Kasım ayı sonundan bu yana şike davası ile ilgili algı değişmeye başladı. Polis-yargı kaynaklarının ilgili ilgisiz itibarsızlaştırma amaçlı sızdırma haberlerinin açıkça yalan çıkması; 19 maç denilen şüpheli maç sayısının 13’e düşmesi; iddianamedeki çok zorlama ‘çete’ suçlaması; tapelerin bir kısımının ‘kes yapıştır’ yöntemiyle hazırlandığının ortaya çıkması; Aziz Yıldırım düşmanı spor yazarı-yorumcu taifesinin direkt Fenerbahçe düşmanlığına soyunması; en nihayetinde savunmaların başlaması ile birlikte kamuoyu algısı F.Bahçe lehine değişmişti. Elbette Aydınlar TFF’sinin Şampiyonlar Ligi kararını kendileri almasına rağmen UEFA’ya maletmeye çalışması gibi makyajların dökülmesi de, F.Bahçe kamuoyunu güçlendirdi. Kim ne derse desin varolan Cemaat-Hükümet çatışmasının bu dava sürecine de bulaşması sonucunda siyasetin de “Kurumlara ceza yok” fikriyatını benimsemesi süreci bu noktaya taşıdı.
Türkiye’de algı; “Aziz Yıldırım bir şeyler yapmışsa da saha içine yansıma olmamış” noktasına kadar geldi. Oysa gördük ki UEFA’nın ve Platini’nin algısı Avusturya- Türkiye maçı dönemiyle aynı. Sonuçta Platini’nin bu saatten sonra geri dönüş yapması biraz daha zorlaşmış durumda.
2 hafta önce HABERTÜRK TV’deki SPORTÜRK Programımızda “Eğer TFF kulüplere hiç ceza vermez ise UEFA 1-2 yıl ceza verebilir” demiştim. Ancak şu an gördüğüm şu: Kişilere ceza verilecek burası tamam. Küme düşme cezası da yok; burası da tamam. Ama puan cezası dahi verilmeyecek ise UEFA’dan mutlak ceza gelecek. Bence Başbakan’ın “Kişiler- Kurumlar ayrılmalı” açıklamasından sonra TFF’nin aksi yönde bir uygulamaya gitmesi zor. Dolayısıyla UEFA’nın iddianamede ismi geçen takımlara 1-3 yıl arası ceza vereceğini düşünüyorum. Eğer F.Bahçe, CAS davasını geri çekmez ve davayı da kaybederse alacağı ceza artar. Bence Platini de “CAS’tan davayı çeksinler elimden gelen en az cezayı vereceğim” demek istedi.
Sonuçta Türkiye’ye ve ismi geçmeyen takımlara bir ceza gelmeyeceği belli. Ama iddianamede ismi geçenlere ya yurtiçi cezası ya da Avrupa cezası kapıda.
45 dakikalık büyük takım şampiyon olabilir mi?
Fenerbahçeliler’in bir kısmı Galatasaray beraberliğine rağmen “Play-Off’ta şampiyon oluruz” ümidini taşıyor. Elbette futbol bu her şey olabilir. Ancak fizik kondisyon olarak yerlerde sürünen bir takımın şampiyon olduğunu hiç görmedim. Aykut Kocaman’ın bu tip tespitlerden hiç hoşlanmadığını biliyorum ama takımın fiziki kapasitesi o kadar kötü ki ligin 2. yarısının ortasından itibaren F.Bahçe’nin maçların 2. yarısını “nefes nefese” bitirdiği bir gerçek. Geçen yılın dinamosu Topuz bile 70’te ‘dili dışarıda’ hale geliyorsa “Kondisyon zaafiyeti var” tespiti bir eleştiri ya da hakaret değil de görünen bir eksiklik olarak değerlendirilmeli. Kupadaki Samsun maçı da dahil maçların 2. yarısında rölantinin rönantisine giren bir takımın şampiyon olma ihtimali her maçın ilk yarısını 2-0; 3-0 kazanmasıyla mümkün. Fenerbahçeliler takımlarıyla gurur duyabilir. Böylesine bir sezonda normal ligi 2. bitirmek büyük başarıdır. Ama kondüsyonu bitik; iştahı kaybolmuş; futbolcularının bir kısımının donuklaştığı bir ortamda şampiyonluk çok zor.
Galatasaray 9 puan fark atınca lig bir anda zevkli oldu
Çok çok yakın 3 Galatasaraylı arkadaşım var. İkisi gazeteci biri turizmci. Üçü de sezon başında Digitürk Lig TV aboneliklerini iptal ettirdi. Biri “Fatih Terim geldi” diye; diğer ikisi “Şike davası var; futbolun zevki kaçtı; böyle futbol mu olur; bıraktım abi futbolu; zaten Play-Off falan saçmalıkları var; bir keyfimiz vardı, onu da elimizden aldılar” diye... Geçen hafta bir vesileyle üçüyle de görüştüm. Epeyce Galatasaray’ın başarısından konuştuk. Sezon başı şampiyonluk favorim G.Saray olduğundan beni tebrik ettiler. Ben de sadece “Ne o; G.Saray zirvede; F.Bahçe’yi elinden kaçırdı diye bakıyorum lig birden zevkli hale gelmiş; Fatih Terim de yeniden imparator olmuş” dedim... Güldük geçtik; “Ey futbol sen nelere kadirsin” dedik.